3 Ağustos 2014 Pazar

      Allah De Ötesini Bırak...


       Musa Aleyhisselam'ın ümmeti, "Ya Musa! Rabb'imizi yemeğe davet ediyoruz. Buyursun bir gün misafirimiz olsun. Nemiz varsa ikram etmeye hazırız." dediklerinde Musa Aleyhisselam, onları azarladı. "Nasıl olur Allah (haşa) yemekten, içmekten ve mekândan münezzehtir." diyerek bir daha böyle bir şeyi akıllarından bile geçirmemelerini tembihledi. Fakat Musa Kelimullah Tur-i Sina'ya çıkıp, bazı münasahatta bulunmak istediğinde, Allah tarafından şöyle nida olundu:
       "Ya Musa neden kullarımın davetini bana getirip söylemiyorsun?"
      Musa Aleyhisselam:
       "Ya Rabbi, böyle daveti size gelip söylemekten hayâ ederim. Nasıl olur, zat-ı uluhiyetiniz onların söylediklerinden berîdir" dedi.
       Allah:
      "Söyle kullarıma, onların davetine cuma akşamı geleceğim." buyurdu.
      Musa Aleyhisselam gelip kavmini durumdan haberdar etti; hazırlığa başlandı, koyunlar, sığırlar kesildi. Mümkün olduğu kadar mükellef bir sofra hazırlandı. Çünkü misafir gelecek olan ne bir vali ne bir padişah ne bir ulu kişiydi. Kâinatın yaratıcısı misafir olarak gelecekti. Hazırlıklar tamamlandıktan sonra, akşamüstü uzak yollardan geldiği belli, yorgun argın, üstü başı birbirine karışmış bir ihtiyar gelip:
       "Ya Musa! Uzak yollardan geldim, açım, bana bir miktar yemek verin de karnımı doyurayım." dedi
      Hz. Musa (A.S.):
      "Acele etme, hele şu testiyi al da biraz su getir bakalım. Senin de bir katkın bulunsun. Biraz sonra Allah gelecek." dedi.
       Tabii adam daha fazla diretmeden çekip gitti. Yatsı vakti oldu, beklenen misafir hala gelmedi. Sabah oluncaya kadar beklediler, hala gelen giden yoktu. Neyse, ümidi kestiler. Hz. Musa (A.S.) taaccüp içindeydi.
       Ertesi gün Tur-i Sina'ya gidip:
       "Ya Rabbi, mahcup oldum, ümmetim, 'Ya sen bizi kandırdın, ya Allah sözünde durmadı.' diyorlar" dediğinde kendisine şöyle hitap olundu:
       "Geldim ya Musa, geldim. Açım dedim, beni suya gönderdin, bir lokma ekmek bile vermedin. Beni ne sen ne kavmin ağırladı."
      Bunun üzerine Hz. Musa Kelimullah:
"Ya Rabbi, bir ihtiyar geldi sadece o da bir kuldu, Allah değildi. Bu nasıl olur.?" dediğinde Cenab-ı Allah:
  "İşte ben o kulumla beraberdim. Onu doyursaydınız, beni doyurmuş olacaktınız. Çünkü ben ne semalara, ne yerlere sığarım, ben ancak âciz bir kulumun kalbine sığarım. Ben o kulumla beraber gelmiştim. Onu aç olarak geri göndermekle, beni geri göndermiş oldunuz." buyurdu.

      Ben bu kıssayı ilk Makâlât'ta okudum. Biraz değişikti ama temelde aynı. O kadar  çok beğenmiştim ki bunu sırf bu kıssa için aynı bölümü tekrar tekrar okumuştum ve hala da okumak isterim. Bu kıssaya başka bir kitapta tekrar rastladım. Kitap zaten güzel ve sevilesi bir kitap bu kıssa ve benim çok önem verdiğim başka bir konuya; nasıl dua edilmesi gerektiğine değindiği için ayrıca çok sevdim.

Kitabın Adı: Allah De Ötesini Bırak
 


       Bu kitabı okumayı çok seven bir arkadaşım tavsiye etti. Kendisi okuyordu. "Ben bitirince sen de okursun" dedi. Beklerken başka bir arkadaşım da aynı kitaptan bize ufak ufak kıssalar okudu. Normalde okuyacağım bir kitabın içeriğinden bilerek ya da bilmeyerek bahsedilmesi beni o kitaptan soğutur. Ama bu sefer böyle olmadı. Aldım ve okudum. Yarım günde bitirdim. Kitap zaten 175 sayfadan oluşuyor.

       Kitap yarı Kişisel Gelişim (manevi ve sosyal yönden) yarı dini bir kitap. Nasıl yani ? Şöyle ki normalde kişisel gelişim kitaplarında yazar söylediği tüm bilgileri hayatında yaşamış sonucunu görmüş ve seni de buna ikna etmeye çalışıyor. Tabii kendi yaşadıklarını örnek göstererek. Eğer uygularsan sende aynı iyi duruma geleceğini savunur. Bu kitap ta ise savunduğu düşünceleri kıssalara, hadislere, ayetlere ve büyük islam alimlerinin o durumla ilgili düşüncelerine dayandırıyor. Ayrıca içinde çok güzel dualar da var. Elbette bir dua kitabı kadar zengin içerikli değil.
       Dua'dan bahsetmişken acaba gerçekten nasıl dua edeceğimizi biliyormuyuz? Etrafımdakilerden ve sosyal medya da takip ettiğim kadarıyla ne yazık ki HAYIR. Bununla ilgili bi kıssa var. Onu da aktarmak isterim.
      Peygamber Efendimiz bir adamın "Allah'ım senden sabır isterim." dediğini duydu ve"Sen Allah'tan sıkıntı (bela) istemiş oldun. Ondan afiyet dile" buyurdu.

       Sabır istersen bela peşinden gelecektir; onlar hiçbir zaman tek başına gezmezler.

 Ramazan ayını ve ardından Ramazan Bayramını geride bıraktık. Bayramı ne yazık ki başka ülkelerdeki Müslüman kardeşlerimizin acı haberlerini duyarak bayram gibi geçiremedik. Onlar için dua ederken doğru dua etmeliyiz. Onların gıyabında dua ederken sadece "Rabb'im onlara Afiyet, Esenlik ve Nimetlerinin en büyüğünü ver." dediğimizde en büyük duayı etmiş oluruz.

Kitapta ayrıca çok güzel sözlerde var. Hepsini beğenmekle birlikte ben sizin için bunu seçtim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails