16 Haziran 2015 Salı

Anadolu Aslanı (Aksaray Malaklısı)


       Hayvanları çok mu çok seviyorum. Doğduğumdan beri onlarla birlikteyim. Oturup onları seyretmeyi çok seviyorum. Dinlemeyi de. Eskiden hayvanlarla ilgili belgeselleri çok izlerdim. Genelde olaylar ve koşullar karşısında hayvan davranışlarını açıklamaya çalıştıkları programlar yayımlanırdı. Hala da öyle. Eğer izlemediysem izlerim. Tekrar izlememin bir sakıncası yok. Eğer çok seversem tekrar tekrar seyredebilirim. Nasıl anlatsam. Beni ancak maç yorumlarının bile 3. tekrarını izleyen maçkolikler anlar. Yooo durumum o kadar da vahim değil bence. :) Bende kendi hayvanlarımızla birlikteyken kendi belgeselimi beynimde canlandırırdım. Bunda ailemin özellikle annemin payı çok fazla. Mesela tavuklar sanki biri onları boğazlıyormuş gibi bağırsalar annem "koşun koşun tavuklara bakın bakalım onlara köpek mi saldırdı.!" derdi. Yani seslerinden ne durumda olduklarını bilir. İnekler koyunlar kazlar ördekler köpekler Hatta yabani hayvanlarla bile iletişim halindedir. Meselâ Karga'nın kapıya gelip bağrış sayısı bile bir işarettir onun için. Ona göre de davranır. O zamanlarda başladı bende hayvan davranışlarını anlamlandırma alışkanlığı. Annem kadar profesyonel değilim tabi :) Eee armut dibine düşer.

       Eşim köpekleri çok seviyor. Özellikle kangal köpekleri. İlk evlendiğimiz yıllarda bir çift kangal köpeği vardı. O kadar tatlı o kadar akıllıydılar ki. Anlatmaya kelimeler yetmez. Aradan baya zaman geçti. Onlar artık yok. Eşim bu arada yeni bir köpek almış. Bizim evimiz köpek bakmaya müsait olmadığı için kayınvalidemgillere bırakmış. Yani emin ellere... :) 

       Gidip-gelip bana köpeği anlatıyor. Boyu şu kadar, şöyle zıplıyor, beni görünce şımarıyor babamı görünce ondan çekiniyor falan anlata anlata bitiremiyor. Bende seviyorum ya köpekleri "Ne de olsa Aksaray Malaklısı... Tabi sen daha görmedin dimi" deyip noktayı koyuyor. Aksaray Malaklısı... Daha evvel duydum mu? Hiç sanmıyorum. Nasıl bir köpek cinsi? Hem de Kangal Köpeğinden vazgeçmeyen biri başka bir köpek cinsinden bırak bahsetmeyi nasıl olur da alır.  Çok merak ediyorum. 

       Dedim ya eşim sürekli ondan bahsediyor. Boyu çok yüksek. İki ayaklarının üzrine kalktı mı boyu benden uzun oluyor. Önceden Kangal köpeklerle aynı cins olarak görülüyormuş. Çok sonraları Ayrı bir ırk olarak tescillenmiş ama hala az biliniyormuş. Anavatanı Türkiye/Aksaraymış. Ev de yaşayamaz tam bir çoban köpeği baktın mı çok iri oluyorlar. Ve ekliyor "Ne kadar yedirirsem yedireyim hala karnının doyduğu daha doğrusu şiştiğini görmedim." Diğer köpek cinsleri ile kıyaslanamaz bile Hatta bir Aksaray Malaklısı 70.000TL'ye satılmış. Bak sen bundan 4 sene önce Yalova'da bir daire fiyatıydı 70.000TL. Gel de merak etme.

       Geçenlerde kayınvalidemgillere gittim. İlk eve vardığımda rutin yaptığım bir şey vardır O da eve girmeden şöyle bir bahçeyi turlamak. Tavuklara bakmak. Varsa mevsim meyvelerinin lezzetini kontrol etmek. :) Sonra eve girmek. Neden mi böyle yapıyorum öncelikle alışkanlık sonra da işim olsun yaşadığım yer olsun sürekli kapalı alanda yaşadığım için günün ilerleyen vakitlerinde dışar da ne yapabilirim diye düşünmek için... Bu sefer çok erken gittim. Daha kimse kalkmamıştı. Yine rutin turumu tam tamamlayacaktım. Bir şeyin beni izlediğini hissettim. Aksaray Malaklısı'nı arıyorum ama nerde olduğu hakkında en ufak fikrim bile yok. Biraz daha dikkatle etrafa bakınca onu sonunda gördüm Onun da beni takip ettiğini farkettim. Bana bakıyor. Kafası kocaman. Yanakları büyük aynı zamanda sarkık. Kangal köpeği'ne benziyor. Ama boyu daha yüksek. Çok hantal görünüyor. Sanki vucudunu kaldırmaya çalışsa 2 saatte zor kaldıracakmış gibi görünüyor. Birbirimizi ilk defa görüyoruz. Ama bağırmıyor. Bende korktuğumu belli etmemek için yerimden kımıldamıyorum. Aha dedim fırtına öncesi sessizlik...



       Neyse ki korktuğum gibi olmadı. Eve girdim. Hep birlikte kahvaltı hazırladık. Eşim geldi yemeye oturduk. Eşim kayınpederime sesli sesli bir şeyler anlatırken bir ses duyduk. Ne sesi falan  nerden geliyor derken. Bir süre sessizce kalakaldık. Ses; bırak insan sesini tanıdık  hiçbir şeye benzemiyordu. Durduk. Dinledik. Ne olduğunu anlamaya çalıştık. Derken ses kesildi. Eşim yeniden konuşmaya başlayınca yine aynı sesi duyduk. Bu sefer nerden geldiğini anladık. Köpekten geliyordu. Eşimin anlattıklarını düşününce annemden de kalan alışkanlık ile "sen geldiğinde köpeğin yanına gittin mi?" diye  sordum. "Hayır" dedi. "Köpek seni görmek istiyor." dedim. Gitti kapıdan "Paşa nasılsın? Birazdan gelicem" dedi geri geldi. Köpek biraz sustuktan sonra. Yemek biter-bitmez bu sefer normal bir şekilde havlamaya başladı. Öyle bir yabancıya bağırır gibi değil birini çağırır gibi. Susmuyor da. Eşim sonunda gitmek zorunda kaldı. Biz bir yandan çay içip muhabbet ederken eşim köpeği saldı. Nerde o hantal köpek. Bir atik bir çevik bir şımarık anlatamam. Biraz uzaklaşıp koşup koşup eşimin üstüne zıplıyor. Düşünüyorumda 2dk. boyunca koşsam onun koşarken yaptığı zıplayışlarından bir tanesi yapsa yanımda olur. O kadar elastik ve adım boyu uzun. 



      Eve dönme vakti gelince. Bizi minibüs durağına kadar götürdü. Götürürken diğer köpekler bağırarak yaklaştığında da duruyor, bekliyor, bir bakış fırlatıyor diğerleri ortalıktan kayboluyorlar. Kendimi hiç bu kadar güvende hissetmemiştim. Meğer tüm o nazları şımarıklıkları eşimeymiş. O kadar heybetli, ağır ve yiğit görünüyor ki yanaklarından tutup burnundan öpesim geldi. (Tabi benim hareketim karizmayı çizdirir ya neyse.:)) Minübüs durağına yakın küçük bir köy dükkanı var. Eşim 4 ekmek aldı. Tek tek eliyle hepsini köpeğe yedirdi. Haklıymış hala karnında en ufak bir şişkinlik yoktu. Minibüs geldi. Eee ondan da ayrılma vakti geldi. Biz minibüse bindik izin verseler o da binecekti Ayrılmak zor oldu. Bunlar da resimleri. Güzel bir hafta diliyorum.





LinkWithin

Related Posts with Thumbnails