18 Şubat 2017 Cumartesi

3 ADAM ve Ronaldinho

Herkese Merhaba...

        İnanamıyorum. Zaman o kadar hızlı geçiyor ki en son bir gönderi yayınlamalıyım dediğimden beri 1 ay 17 gün geçmiş yazmayalı da neredeyse 3 ay olmuş... 

        Öncelikle merak edip bloguma girenlere, bakanlara, okuyanlara sonra tekrar ziyaret edenlere, yorum bırakanlara çok teşekkür ederim. Bazen sadece bir teşekkür yazısı bile yayınlamayı düşündüm... 


        Bu yazıyı yazmama sebep olan 11.02.2017 saat 23:30'da TV8'de tekrarı yayımlanan 3 ADAM ve 3 ADAM'a konuk olan Ronaldinho...
   
       Benim maça olan ilgim 2002'de Güney Kore ile Milli Takımın oynamış olduğu maçla başladı desem yalan olmaz. Nasıl ilgilenmeyeyim. O zamanlar hakikatten ülke olarak bir bütün olmuştuk. Yalova'da dostumla yürüdüğüm o bayram gününde sahil şeridi insanlarla doluydu. Hepsinin üstünde elinde kırmızı beyaz bir şeyler vardı. O gün çok heyecanlıydı. Belirttiğim gibi bir bayram havası vardı. Ortalıkta öyle bir coşku vardı ki inanılmazdı. 
  
       İlgim henüz sıcaklığını korurken yine aynı yıllarda futbol severlerin dilinde Ronaldinho vardı. Bir tarafta Ronaldinho'nun şöhreti bir yandan da bir sebeple Ronaldinho'nun oynadığı maçı mecburen seyretmek zorunda kalışım Ronaldinho ile tanışmama vesile oldu.

        Bilin bakalım Ronaldinho'nun hangi özelliği benim dikkatimi çekti? Şöhreti mi ?  Hayır Gollerimi? Hayır... Dans eder gibi oynadığı stili mi? ı...ı  Hayır bu da değildi... Bunlar bileti aldıktan sonra Topkapı Sarayındaki Kaşıkçı Elmasını görmek gibi ya da Louvre Müzesindeki muhteşem eserler gibiydi. Ama ilk önce bunların varlığından haberdar olunması (Ronaldinho'nun şöhreti), sonrada onları merak ettirecek bir özellik... 
   
        İlk Ronaldinho'yu seyrettiğimde aklımdan tipini ne kadar değişik olduğu geçti. :) Ronaldinho'nun tipinin değişik oluşu ve o dönemlerde bu yeteneğine rağmen alçak gönüllü oluşu oynadığı maça karşı ilgimi arttırdı. Sonrasında maçı sevmeyen ve seyretmeyen ben onun sayesinde sadece onun oynayışı için onun maçlarının bir kısmını seyretmeye başladım. İşine aşıktı. Bir geçim aracı olarak ya da 90 dakikayı bitirip te gideyim diye bakmıyordu oynadığı maça. Kendisi de eğleniyordu onu seyredeni de eğlendiriyordu. İşine olan aşkı benim ona olan saygımı arttırdı. Hele o kıvırcık uzun saçlarını savura sallaya maçı oynayışı inanılmazdı... 

        O zamanlar çok ta vaktim olmamasına rağmen spor kanalların başarılı futbolcuların maçlarda sergiledikleri başarılı sahnelerinden bir kısmından oluşan mini kliplerini, röportajlarını izlemeye başladım. Buna rağmen futbol hakkında çok az bir bilgim vardı. Zamanla önceliklerim değişti. Futbola olan ilgim de azaldı daha doğrusu olan da farkına bile varamadan kayboldu gitti :)  

       Taaa ki 3 ADAM'ın reklamlarını görene kadar... O eski günler aklıma geldi. İzlerim diye düşünmüştüm. İzleyememiştim. Tekrarına denk gelince de kaçırmadım. Eskiden hep "Türkiye'nin dünyaca ünlü futbol yıldızlarının jubilesini yapacağı yer" olarak görüldüğünü düşünürdüm. Ve Ronaldinho da bir gün Türkiye'ye gelecektir diye düşünmüştüm. :) Antalyaspor (!) ile anlaşabilseymiş oynamak için gelecekmiş. Ama anlaşma yapılamamış. 3 ADAM'dan futbolu bıraktığını öğrendim. Yani oda jubilesini Türkiye'de yapacaktı da -anlayamadığım-  niye Antalyaspor diğer büyük takımlar varken ... 

        3 ADAM'da hissedilen her zaman ki acemilik havasının dışında düşünülmüş bir hazırlık vardı. Espiriler, oyunlar, sunucular sempatikliği,enerjileri falan güzel ve eğlenceliydi. Ama Ronaldinho'nun aynı fikirde olduğundan şüpheliyim. Nasıl olsun. Adam Portekizce biliyordu. Kendini ifade edebilmesi için İngilizce-Portekizce bilen bir tercümana ihtiyacı vardı (Biraz hayal kırıklığı yaşadım dil konusunda.) Sonra İngilizce-Türkçe bilen başka bir tercümana ihtiyaç vardı. Yani 3 ADAM + 3 adam daha :)



        Tercümanlara rağmen verimli bir iletişimde bulunulamadı. Eser soru soruyor aradaki İngilizce-Türkçe bilen tercüman İngilizce-Portekizce bilen tercümana tercüme ediyor İngilizce-Portekizce bilen tercüman da Roaldinho'ya... Sonra Ronaldinho cevap verdiğinde durum tam tersine işliyordu. Hele de İngilizce-Türkçe bilen tercüman ilgisiz yanlış anladığı başka bir soru sormasın mı!. Bunun gibi yanlış anlaşılma yaşandığı anda hem seyirci için hemde sunucu için durum daha da vahim bir hal alıyordu. Yani ortaya traji-komik garip bir durum çıktı. hoş bir durum değildi. 

       Bence böyle durumlarda bencilce ya da düşüncesizce davranmadan önce nasıl espirilere oyunlara hazırlanıldıysa Ronaldinho'nun ve programın prestiji açısından Ronaldinho ve tercümanları ile birlikte sorulan bu basit sorulara çalışılsaydı...
       
       Belki biraz fazla bir beklentideydim. Neyse...

    Tesadüfen başarılı olunmadığına inandığımdan, umarım başarılı kariyerinin arkasındaki müthiş emeği ve mücadeleyi anlattığı samimi bir kitap çıkarır. Onu tanıyan, sadece gösterileni gören bizlere bir de görünmeyen kısmını anlattığı...

Benden şimdilik bu kadar      Hoşçakalın.

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails