24 Mart 2014 Pazartesi


Bir Destanın Yazıldığı Yer: ÇANAKKALE...






       18 Mart dolayısıyla üniversite, belediye gibi çeşitli kurumlar Çanakkale'ye gezi düzenlemeye başladılar. Kardeşim ve ben de böyle bir organizasyona katılmaya karar verdik ve bu hafta sonumuzu Çanakkale'ye ayırdık. Benim ikinci kez şehitlerimizi ziyaret edişim kardeşimin ise birinci. Giderken gayet neşeliydik. Şakalar filan baya eğlendik. Dönerken de bir o kadar suskun düşünceli. Aklımda onlarca düşünce ile geri gelmek zor oldu.

      Çanakkale Savaşı ile ilgili o kadar yazı, kitap, makale okumama, gidip görmeme rağmen yazı yazmaya gelince kelimeler anlamsız geliyor. Yeniden düşünüyorum Çanakkale'nin beni en çok etkileyen hangi yönünü anlatsam diye. Terhis edilen orduyu mu, yeterli cephanenin olmayışını mı, ordu millet top yekün savaşılmasını mı, cephede yaşanılan yiyecek sıkıntısını yetersiz sağlık hizmetlerini mi, daha silahı tanımayan, tahta silahla bir ay pratik yaptıktan sonra gittikleri yerden dönemeyeceğini bilerek giden 15-16 yaşlarındaki askerlerimi yoksa hepsinin bir araya gelerek bir milletin kaderini değiştiren destanı mı?

       Çanakkale Savaşını, orada savaşan askerleri ve yaşanılanları en güzel Mehmet Akif  ERSOY "Çanakkale Şehitlerine" de anlatmış. Oraya gittiğimde üç şey dilimden düşmedi. Fatiha İhlas ve bu şiir. Düşüncem her adımda İhlas ve Fatiha okumaktı öyle de yaptım ama öyle yerlere geldimki kendimi bu şiirin çeşitli dizelerini okurken, düşünürken buldum. Özellikle rehberimizin düşmanın gemi, teknoloji, askeri yönden bizden ne kadar ilerde olduğunu anlatırken...



      Şanlı askerlerimizin çok azının ailesi şehitlerinin yerini aramaya gelebildiler. Onların isimleri hem bu şekilde hem de kayıtlardan öğrenilmiş, anıtlara yazılmış oldu. Her bir temsili anıtta 36 kişinin ismi.



       Çok şanslı olanların mezarları, mezar başlarında mezar taşları, mezar taşlarında isimleri vardı


       Geriye kalanların ne adı var ne mezarı. Onları da il il gruplandırmışlar.




      Aslında onların mezarı gözle görünen her yer...




       Buraları ziyaret ederken aklıma yine bu şiirin
       "Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
         Atılan her lağımın yaktığı: yüzlerce adam.
         Ölüm indirmede gökler, ölü püskürtme de yer
         O ne müthiş tipidir savrulur enkazı beşer...
         Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak
         Boşanır sırtlara, vadilere sağanak sağanak" geldi ve hiç çıkmıyor

Bu yüzden her nereye adımımı atsam Mehmet Akif ERSOY'un İstiklal Marşı'ndaki
          "Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı
           Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı
           Sen şehit oğlusun incitme yazıktır atanı
           Verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı"

Ne kadar daha önce yaptırılmış olsa da tabyaların önemi, askerlerin savunma için kazdıkları siperler, tüneller insanın düşüncelerinin sınırlarının zorluyor.



Özellikle Conkbayırı...



Bunlarda diğer kareler...











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails