21 Haziran 2016 Salı

Kişiye Özel Tarihi Gerçeklik: Günlükler




       Bilmiyorum hiç günlük tuttunuz mu? Ya da hayatınızı etkileyen güzel bir olayı yazarak ölümsüzleştirmek istemiş miydiniz ya da ister miydiniz?

       Eğer günlük tutmanın gereksizliğine inanıyorsanız; arkadaşlarınızla, ailenizle, çocuklarınızla ya da torunlarınızla ya da herhangi biriyle oturup muhabbet ettiğinizde eskilerden özlemle bahsettiğiniz anlar hiç mi olmadı. Gerçekten tecrübelerinize inanan ve onlardan faydalanmak için içi giden kişilerin bilmesini istemez miydiniz?

       Ben başkasının samimi olumlu-olumsuz tecrübelerini dinlemek isterdim. Hatta mekan ve zamana bağlı kalmamak için okumak isterdim. Başarılı insanların çalışma hayatlarını, sosyal ilişkilerini, karşılaştığı problemleri çözme yöntemlerini, zevkleri hatta dinledikleri müzikleri bile bilmek isterdim. Bunlar Bruce Lee'nin not defterinden;


Resim shebloggedbynight.com alındı.


Resim rebloggy.com alındı.

       Peki bu şekilde günlük yazan ve onu bastıran kaç kişi vardır? Bilmiyorum. Bastırmayı düşünen var mıdır ondan bile emin değilim. Şairler, Seyyahlar, hatırat yazarları ya da kişisel blog yazarlarından bahsetmiyorum. 

       Ben de hayatımın bir kısmını atlatarak, bir kısmını yaşayarak, bir kısmını akışına bırakarak geçirdim ve geçiriyorum. Hayatımda bir dönem var ki aynı şeyleri tekrar tekrar yaşamak isterdim.  Bu dönemi unutmamak için de günlük tutmuştum. Günlük ya...  bir başkasının eline geçmesin diye de saklıyordum. Hatta olur da birinin eline geçer diye isimleri tamamen, olayları hafiften değiştirerek (!) günlük tutmuştum. Yıllar sonra o günlüğü elime alıp okuyunca isimlere bakıyorum buda kim,.. olayların örüntüsüne bakıyorum imkansız... yani kendi yaşadıklarıma -günlüğün etkisi ile de- o kadar yabancı olmuşum ki daha bir kac sayfada sıkılmıştım. Sonradan farkettim ki o anda yazma gereği duymadığım nasılsa unutmam dediğim ayrıntılar olmadan o kadar kopuk olmuştu ki anlatamam. Olaylar birbiri ile ilgili değil neyi neden yaptığımı anlamadığım bir sürü ilgisiz şeyler yazmışım. Sadece sonuçlarını onları da yarım yamalak yazmışım. Yani inanılmaz amacına hizmet etmeyen bir günlük tutma deneyimiydi. Tabii ki böyle bir günlükten de bahsetmiyorum :))

       Peki tüm bu anlatılanların ya da günlüklerin Güç ile ne alakası var? Bence Günlükler çok masum görünümlü büyük bir güç (olabilir-di).  Nasıl mı? Eğer günlük tutmak  bir zorunluluk olsaydı kişilere hapsolmuş örtük bilgileri keşfetmek yerine onları kullanarak yeni bilgiler üretilebilirdi. Bilimin her dalında büyük bir atılım olabilirdi. Hala pek çok tarihi eserin nasıl yapıldığı bilinemediği düşünülürse... Ne kadar kestirme yol olurdu. Bu gün Mimar Sinan'nın günlüğünü okumak istemeyecek bir mimar olabilir mi? Mesela burdaki bilgiler gibi yaşamı boyunca bu günlüklere kayıt ettiği bilinseydi...   Bu kişiye bağlı örtük bilgiler meslek sırrı olarak kendileriyle birlikte yok olup gidiyorlar. Ne kadar bencilce... Ne kadar savurganca dimi.

       Dahası yine bu günlüklerden çok merak edilen Osmanlı İmparatorluğunun Saray Yaşantısını, eğer halktan okuma yazma bilen vardıysa günlük yaşamını, zevklerini,  alimlerin, siyasetçilerin yaşamlarını, düşünce biçimlerini -yerli yabancı pek çok yazarın herhangi net bir bilgi sahibi olmadan yazdıkları Osmanlı/Harem yaşamının tüm inceliklerini -Çanakkale Savaşı sırasında yaşanılanları olduğu gibi aktaran binlerce farklı farklı kaynağımız olurdu. Müthiş bir tarih arşivimiz olurdu. I.Dünya savaşı sırasında yaşanan -bizim bilmediğimiz de dahil- bedeli ağır ödenen binlerce hayat tecrübesi yok olup gitmeyecekti.  

      Gittikçe okur-yazarın oranının arttığı dönemlerde bilerek, isteyerek ve faydasına inanarak günlük tutan kişilerde; tarih bilinci oluşacaktı ve Osmanlının kütüphaneleri, tutmuş olduğu onca kayıtları, belgeleri vagonlara yüklenerek yurt dışına gönderilerek kimileri ilgisiz kişilerin aline geçmeyecek kimileri de yakıt olarak kullanılmayacaktı.

Şimdilik herkese Hayırlı Ramazanlar, Mutlu Yarınlar...



   
      
     


     

2 yorum:

  1. Merhaba. Blogunuzu, bloguma bıraktığınız yorum sayesinde buldum. Anladığım kadarıyla az ve öz yazıyorsunuz.
    Blogunuzu çok fazla gezemedim ama bu yazınıza bittim, ne kadar farklı düşünmüşsünüz. Ben bunu nasıl düşünemedim diye de hayıflandım doğrusu. En kısa zamanda boş bir vaktimde tekrar gelirim...

    YanıtlaSil
  2. Aslında yazılarımı tekrar okuyunca yeterince kısa, öz ve açık bir şekilde yazmadığımı daha doğrusu düşündüğümü tam olarak aktaramadığımı düşünüyorum. Yorumunuz ben çok mutlu etti. Çok teşekkür ederim. Konu kitaplar-filimler olunca sizin bloğunuz çok hoşuma gitti. Vakit buldukça okumaya devam edeceğim. (İnşallah)

    YanıtlaSil

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails